Bir Zamanların Gözde Mekanı: Acıbadem Örnek Bağı
Araştırma yazı- fotolar: Nalan Fidan Acıbadem Dergisi / Sayı:69 / Ekim2019
Bir zamanlar köşklerin süslediği eski Acıbadem aynı zamanda geniş kırlık alanların, bostanlıkların ve bağların bulunduğu bir sayfiyeymiş. Çoğunlukla İstanbullular hafta sonunda buralara gelir keyifli saatler geçirirlermiş.
O zamanın eğlence ve sosyal yaşamı içinde bağlar insanların buluştuğu, yiyip içtikleri, eğlendikleri gözde mekanlarmış. 1940’lı, 50’li ve 60’lı yıllarda Acıbadem’deki Örnek Bağı da şık hanımların ve beylerin bir araya geldiği, o dönemi yaşayanların belleklerinde iz bırakan önemli bir adresmiş. “Bağa gel bostana gel” türküsü de belli ki bu kültürün içinden çıkıp gelmiş.
Yüksel Nimet Apel’in yazdığı dizelerde;
“ah İstanbul Acıbadem Örnekbağ,
gönder postayla anılarımı,
geri getir hayali de olsa o gençlik yıllarımı.”
şeklinde hafızalarda ve şiirlerde yerini almış.
Yazar Melisa Gürpınar bir yazısında Örnek Bağ’dan şöyle söz etmekte:
“Canın mı sıkıldı iki komşunla bir gün önceden sözleşirsin, ya Acıbadem’de Örnek Bağı’ndaki üzüm bağına gidersin veya Pilot Vecihi Bey’in Emirgan’daki bağına. Üzümlerin envai çeşidi tabii orda.”
“Geçmişin bağları, bugünün kafeleri gibiymiş”
Örnek Bağı 1965’li yıllara kadar en şaşalı dönemini yaşamış
Hafta sonları Örnek Bağı’nın tahta masa ve sandalyeleri dışardan gelen insanlarla tıklım tıklım dolar, bağda yetişen sapsarı ve siyah üzümler yenilir, çaylar, gazozlar içilirmiş. Bağın hemen yanında yaz kış kullanılan bir de gazinosu varmış. Bağcı kardeşler adıyla anılan kişiler hem bağın hem de gazinonun sahibiymişler. Gazinonun hemen önünde bir de havuz yer alıyormuş. Örnek Bağı zaman zaman sünnet düğünlerine de ev sahipliği yapmaktaymış.
Acıbadem Örnek Bağı 1965’li yıllara kadar en şaşalı dönemini yaşamış. 1970’li yıllarda köşkler, bağlar ve bahçeler yok edilip, betona teslim edilmeye başladıktan sonra Acıbadem’in çehresi de tamamen değişmeye başlamış. Sonrasında o ferah ve rahat şehirden eser kalmamış.
Örnek Bağı’nın işlevine bakılırsa bugün de bu civardaki yeme içme noktalarını ele aldığımızda Acıbadem halen aynı işlevini sürdürmeye devam etmektedir.
Bir zamanlar Örnek Bağ’ın bulunduğu yer, bugün Acıbadem’in en işlek noktalarından biri
Bugün hepimizin yoğun olarak kullandığı, Acıbadem’den Koşuyolu’na inerken, Üsküdar minibüslerinin de kullandığı işlek bir noktada yer alan Örnek Bağı çoktan betona ve sitelere teslim olmuş durumda. Bağın tam olarak bulunduğu yer bugünkü Faikbey Mescidi Sokak ile Atıfbey Sokak arasında kalan alan. Bu iki sokak arasında kalan Gençay Sokak ise bir zamanlar tamamen asmalarla dolu imiş. Gençay Sokak’ın içinden dar bir yolla ayrılan gazinonun ve havuzun bulunduğu alan ise bugün park olarak kullanılmakta.
1943’de Acıbadem’de doğmuş büyümüş Hikmet Tuncer, Örnek Bağı ve tanık olduğu manzarayı anlatıyor:
“Bir bağ üzüm 3 kilo gelirdi”
“Acıbadem’de Örnek Bağı bugünkü Faikbey Mescidi Sokak ile Atıfbey Sokak arasında kalan alanda bir üzüm bağı idi. Bağın cami tarafındaki kısmında siyah üzüm, diğer tarafta ise yeşil üzüm yetişirdi. Bir salkım üzüm neredeyse 3 kilo idi. Buraya dışardan pek çok insan hoşça vakit geçirmek için gelirdi. Özellikle Kadıköy’den arabası olanların buraya geldiğini hatırlıyorum. Yazın çok kalabalık olurdu.
Bugünkü Gençay Sokak, Atıfbey Sokak’a kadar asmalarla kaplı idi. Bağın bulunduğu yerde bir de yaz kış kullanılan gazinosu vardı. Şimdiki Güzel Sanatlar Fakültesi’nin önündeki durak Örnek Bağ Durağı olarak anılırdı.
O yıllarda Acıbadem’de köşklerin bahçesi güllerden geçilmezdi. Bugünkü sitelerin yerinde meyve bahçeleri ve mandıralar vardı. Validebağ Sitesi’nin olduğu yer sebze bahçesi idi. Derya Sokak’tan ise dere geçerdi. Faikbey Mescidi o zamanlar henüz ahşaptandı. Bugünkü PTT binasının olduğu yerde 20 tane badem ağacı vardı. Bademlerin yarısı acı idi ve gövdeleri oldukça kalın asırlık çam ağaçları vardı. 1950’li ve 60’lı yıllar hatta 70’lere kadar Acıbadem’de betonun olmadığı ve henüz bozulmadığı en güzel yıllardı.”
İstanbul’un Kaybolan Bağları
Şimdi hiçbirinden eser kalmamış olsa da, İstanbul’da bir çok semtte bir zamanlar bağlar varmış. Kendileri yok olsa da isimleri halen semt ve sokaklarda yaşıyor.
Bağlarbaşı, Validebağ, Tunusbağı, Cevizlibağ, Bağcılar, Sapan Bağları (Pendik’ten Caddebostan’a kadar) gibi…
Bir de adında bağ geçmeyen ama bağlarıyla meşhur semtler var. Mesela Florya, Bakırköy ve Erenköy gibi. Erenköy’deki bağlarda dünyaca ünlü üzüm çeşitleri yetiştirilerek şarap üretilirmiş.
İstanbul’daki bağlar da Avrupa’da bağları mahveden asma bitinden nasibini alınca çoğu kurumuş yok olmuş. Araştırmalarımı yaparken 1944 yılında Akşam Gazetesi’nde konu ile ilgili bir küpüre rastladım. Haberde bağların yeniden canlandırılması için çalışmaların yapılacağı belirtiliyordu.
Zaman içinde mekanlarla birlikte eğlence anlayışı da değişti ve yıllar önce kaybolup giden bağlardan geriye bir yaprak bile kalmadı.
Araştırma yazı- fotolar: Nalan Fidan Acıbadem Dergisi / Sayı:69 / Ekim2019