Yaşam

Soy bilgi sistemine dair merak edilenler

Sülale adı aile tarihinizi aydınlatabilir!

Eğitimci, Yazar, Arşivci Yusuf Yıldırım ile…

Beklenen soy ağacı sorgulama bilgi sistemi hizmete girer girmez, milyonlarca vatandaş karanlıkta kalan aile tarihine nihayet ulaştı.

Ancak soy ağacı aramalarının 1850’lere kadar gittiğini görmek bir çok vatandaş için hayal kırıklığı yaratsa da, daha geri tarihlere kadar soy ağacı bilgisine ulaşanlar da var.

Bu vesileyle ilginç bir meslek kolunu da farkettik. Arşivcilik. Pek farkında değildik ama bu mesleğin bilgiye kolayca ulaşma imkanına sahip olduğumuz çağımızda ne kadar önemli olduğunu bir kez daha anlamış olduk. Biz de işin uzmanı Eğitimci, Yazar ve Arşivci Yusuf Yıldırım’ın kapısını çaldık ve soy bilgi sistemine ilişkin merak edilenleri kendisine sorduk.

Eğitimci, Yazar ve Arşivci Yusuf Yıldırım

“Bugünkü anlamda nüfus kayıtları ilk kez 1884’de tutulmaya başlandı.”

Kayıtların en son 1850’li yıllara kadar gittiğini görüyoruz. Soy bilgileri kayıtlarda neden daha geriye gitmiyor?

Bugünkü anlamda nüfus kayıtları, 1884 yılında Nüfus-ı Umumiye Müdüriyetinin kurulması ile başlamıştır. Dolayısı ile kurumun arşivi de o tarihte kütüğe kaydettiği kişi bilgileri ile başlamaktadır. 1884 yılında, bir yaşında olan da 80 yaşında olan da kütüğe kaydedilmiştir.

Nüfus mukayyidleri de denilen nüfus memurları kütüklere hane, doğum, sülale, meslek, sanat, engellilik/hastalık ve okur-yazarlık gibi insanların temel kimlik özelliklerini esas alacak biçimde kayıtlar yapmıştır. Nüfus kütüklerine hem erkekler, hem de kadınlar yazılmıştır.

Osmanlı’daki nüfus sayımları ile nüfus kayıtları birbirine karıştırılmamalıdır. Nüfus-ı Umumiye Müdüriyeti’nin kayıtları kütük esaslıdır. Nüfus sayımları daha çok vergi amaçlı hane ya da arazi merkezlidir. Bu sayımlarda kişinin mevcut yaşı, sülalesi ve baba adı gibi birkaç temel özellikleri kayıtlara alınmıştır. Kadın nüfus sayılmamıştır. Kütük esaslı nüfus kayıtlarından daha az bilgi vardır.

“Soy geçmişinizi 1831 Nüfus Defteri üzerinden de tespit edebiliyorsanız çok şanslısınız.”

1850’li yıllardan ne kadar öncesine gidebiliriz? Nasıl bir yol izlememiz gerekir? Örneğin siz Osmanlıca bilen bir arşivci olarak soy ağacınızda ne kadar geriye gidebildiniz?

Türkiye’de iki sülalenin soy geçmişi kesintisiz bilinmektedir. Bunlar Osmanlı hanedanı ile Mevlana’nın soyudur. Bir de Fuat Köprülü’nün sülalesi Köprülüler gibi birkaç şanslı sülalenin geçmişi 300-400 yıl geriye doğru bilinmektedir.

Bunun haricindeki insanlar, çok şanslı olacak ki, doğru arşiv kaynakları üzerinden iz sürerek belki 1600’lere kadar geçmişini tespit edebilecektir. Bunun için de önce Osmanlı döneminde, sülalesinin adını bilmesi gerekir. Osmanlı döneminde insanların izinin sürülebildiği ana arşiv kaynakları, vergiye dayalı tutulan defter usulü kaynaklardır. Bunların başında Tapu Tahrir Defterleri, Temettuat Defterleri ve Nüfus Defterleri gelmektedir. Ancak bu kaynakların da istisnasız herkesi kaydettiği sanılmasın.

İstanbul Üniversitesi Arşivcilik mezunu olduğum için ben, soy araştırmasında normal vatandaşlara göre daha avantajlıyım. Osmanlı arşiv kaynaklarına ve Osmanlı Türkçesi’ne hakim olmamdan dolayı araştırmalarım kolaylaşmaktadır. Dolayısı ile soyağacı bilgi sisteminden çok önce de soy geçmişimi 1750’lere kadar biliyordum. Sülalem 1800’lerin hemen öncesinde Aydın’dan Karaman’a geldiği için ve daha geriye gidebilmek için sülale tarihinin Aydın tarafını tespit edebilmem gerekiyor. Türkiye’deki nüfusun en az çeyreği, başta savaşlar olmak üzere bazı nedenlerden dolayı yer değiştirdiğinden soy geçmişini izleyebilmek çok zordur.  Yani soy geçmişinizi 1831 Nüfus Defteri üzerinden de tespit edebiliyorsanız çok şanslısınız.

“Osmanlı arşivini okuyabilmek hiç de kolay değil!”

“Soyadı Kanunu öncesi insanların tanınırlıkları lakap, unvan ve sülaleye dayalı olduğundan geçmiş kuşakların izleri; bu bilgiler üzerinden sürülebiliyor. Soy sorgulama bu bilgilerinizi vermiyor. Mevcut hali ile sistemde, lakap ve sülale isimlerinin olmaması büyük bir eksiklik.

Bir Avrupa ülkesi vatandaşı, sağlam ve düzenli kilise kayıtları sayesinde kendi soy geçmişinde 1000-1500 yıl geriye gidebilmektedir. Biz de ise Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü 1884’te kurulduğundan sadece elindeki kaynakları işlemiştir. 1831 tarihli nüfus defterleri üzerinden sülale kayıtlarına ulaşmak büyük başarıdır. 1831-36 Nüfus Tahrir Defterleri’nin tamamı Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi fonları içinde bulunmaktadır. Beş yılı aşkındır da araştırmaya açıktır. Ancak Osmanlı arşivinde araştırma yapmak özel uzmanlık gerektiren bir aşamadır. Bu araştırmayı ancak Osmanlı Türkçesi bilen, profesyonel bir tarih araştırmacısı yapabilir.”

Soyadı Kanunu’ndan önce doğmuş, Osmanlı vatandaşlarına soyadı verildiğini görüyoruz. Neden? Lakap bilgileri neden görünmüyor? Bunlara ulaşmak mümkün mü?

Ben de yeni öğrendim. Arkadaşımız Avukat Serdar Ceylan’ın söylediğine göre Osmanlı vatandaşlarına T.C. Kimlik numarası ve soyadı verilmesi miras işlemlerinde kolaylık sağlayan rutin yasal bir uygulamadır. Ancak bunun yanında Osmanlı vatandaşlarının günlük hayatta kullandığı sülale, lakap, unvan ve meslek adları, soyağacı bilgi sistemine yüklenmemiş. bu büyük bir eksikliktir. Yakın gelecek bu eksiklik bir sorun olarak sisteme mutlaka yansıyacaktır.

Nüfus idaresi yakın zamanda daha geniş bir bilgiye ulaşabileceğimiz bir sistemi açabilir mi? Arşivlerde böyle bir imkan var mı?

Sürecin ne durumda olduğuna dair en iyi bilgi kurumların kendisindedir. BİMER ve CİMER’den ayrıntılı bilgi alınabilir. Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, mevcut otomasyon sistemiyle elektronik ortamda araştırma yapıp belge satın almanıza imkan sağlamaktadır.

“Birleşmiş Milletler’in yayımladığı bildirge gereği; bilgi toplumunda her birey, her üretilen bilgiye ücretsiz ve doğrudan erişebilme hakkı vardır. Türkiye de bu karara imza atmıştır.”

Osmanlı Arşivi’ne daha fazla erişim mümkün mü?

Osmanlı Arşivi’nde o kadar çok belge fonu var ki, kurumun kendisi bile açılmamış yüzbinlerce belge koleksiyonlarının ne olduğunu bilmemektedir. Osmanlı Arşivi’nde öncelikli hedef; 100 milyona yakın belgenin kataloglanarak araştırma hizmetlerine açılmasıdır. Bundan sonraki aşama açık erişimdir. Birleşmiş Milletler’in 12 Aralık 2003’te yayımladığı Bilgi Toplumu Dünya Doruk Toplantısı Bildirgesi gereği bilgi toplumunda her birey, her üretilen bilgiye ücretsiz ve doğrudan erişebilme kararı vardır. Türkiye de bu karara imza atmıştır. Bu karar Osmanlı Arşivi’ni kapsamasa da yakın gelecekte bilgi ve iletişim teknolojileri arşiv kaynaklarımıza ve içeriğine doğrudan erişimi kaçınılmaz hale getirecektir.

ACIBADEM Dergisi / Mart 2018 /Sayı:63 

Röportaj: Nalan Fidan   Foto: Yusuf Yıldırım arşivi

Daha Fazla Göster

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
Kapalı
Kapalı